“Annelik” Neden İş Tecrübelerim bölümünde?

“Annelik” i iş tecrübesi bölümüne koymamın sebebi, son zamanlarda toplumumuzdaki kadınlarımızın kariyerlerinde yükselmek için en çok önem verdikleri şey meslekleri ile ilgili her türlü eğitim ve sertifika programına katılma arzuları ve kendilerini sürekli mesleklerinde geliştirme çabaları. Bütün bu yapılanları negatif yönde eleştiriyorum zannetmeyin lütfen, tabi ki takdir edilecek şeyler hepsi, bunların hepsi çok güzel gelişmeler, biz de eşimle kızlarımızı bu yönde destekliyoruz, kendim de bu şekilde davranıyorum. Burada dikkat çekmek istediğim nokta; “Anneliğin” ne kadar önemli bir kurum, meslek olduğu unutuluyor gibi sanki belki para kazandırma yönü olmadığından, almadan veren ve mesai saati sınırlaması olmayan bir kurum olduğundan… Aslında “Annelik” başlı başına bir kariyer alanı ve en önemli kurum bir toplumda. Sağlıklı toplumun yapısını belirleyen meslek. Mesleklerimize gösterdiğimiz önem ve dikkat kadar bu kuruma da değer vermeliyiz, bunu fark etmeliyiz diye düşünüyorum sadece.

Bu düşüncemden dolayı, şu ana kadar yaptığım ve bundan sonra yapacağım tüm farklı disiplinlerdeki çalışmalarımı, eğitimlerimi ve öğrenciliklerimi bu mesleğimde gelişmek, yeni şeyler öğrenmek adına yapmaktayım ve yapıyor olacağım. “Doğa kanunun” olmasını istediği anne olabilmek için. Şu anda yaşadığım dünyaya ölmeden bunu başarabilirsem, önce kendi evlâtlarıma sonra da içinde yaşadığım topluma bu konuda bir rol model teşkil edebilirim sadece kadınlara değil aynı zamanda erkeklere de… Çünkü adaptasyonu güçlü türlerin çoğunlukta olduğu toplumları, zamanın her türlü güç ve değişen koşullarına uyum sağlayabilen yapıları (resilient=esnek, çabuk iyileşen, çabuk uyum sağlayan) doğuran ve şekillendirenler hep “Annelik” = “Dişil Enerji” müessesesidir. “Dişil Enerji” sadece kadın cinsiyetinde yoktur erkek cinsiyetinde de” Dişil Enerji” vardır. Bunun ne anlama geldiğini “Dişil Enerji”nin neler yapabildiğini araştırdığınızda bulabilirsiniz (masal, mesel, mit ve dini yazılarda). Sadece “bebek doğurmak” anlamına gelmez “Dişil Enerji” veya ola ki çağrıştırıyorsa “şehvetli cinsellik” değildir sadece. Her türlü yeni doğumlar, yeni üretimler, buluşlar, vs. ancak “Dişil Enerji” sayesinde olur erkek de olsak. Zaman içinde değişen düşünce, davranış ve hâllerimiz de içimizdeki bu “Dişil Enerji” vasıtasıyla gerçekleşir. Bir hâlimize ölür bir başka hâlimize doğarız hep bu enerjimizle. Çalışıp çabalayarak elde ettiğimiz veya doğuştan sahip olduğumuz değerlerimizi ihtiyacı olan tüm varlıklarla paylaşmamız, veren el olmamız, acısı sıkıntısı olan bir dostumuzu kendimiz çok daha büyük sıkıntı içinde olsak da tüm gönlümüzle dinleyebilmemiz, onu/ötekini görüp duyup anlayabilmemiz ve daha nice sabır, merhamet, muhabbet, paylaşma, fedakârlık gerektiren durumlar da “Dişil Enerji” yönümüzle yapabildiklerimizdir. Peki erkek olalım kadın olalım bu “Dişil Enerji”mi nasıl ortaya çıkarabilirim? nasıl kontrol edebilirim? dengeli olarak nasıl kullanabilirim?…. Bu soruların cevabını aramaktayım hâlâ… Doğanın ihtiyaç duyduğu anne gibi, toprak ana gibi olabilmek için. Belki aramakla bulunmayacak birşeydir ama “Bulanlar hep arayanlar olmuştur.” kadim bilgisine güveniyorum, hâlis niyetimle birlikte.

Kendi inancıma göre; İnsân olabilmek “Dişil ve Eril Enerjiler”in dengeli olarak taşıyıcısı olabilmekten geçer. Bu denge kaybolduğunda belki patolojiler ve sorunlar ortaya çıkabilir. Buraya kadar “Eril Enerji”den bahsetmeyişim onu yok saydığım anlamına gelmesin lütfen. Ama son zamanlarda hem kadın hem erkek cinsiyetlerinde ve dünyada olan olaylarda “Eril Enerji”nin çok ön plana çıktığını (savaşlar, para ve başarının gücü, güç savaşları vs.) ve bu dengenin sanki bozulduğunu gözlemlediğim için vurgumu ve arayışımı “Dişil Enerji” ye yaptım ve yönelttim. Tahminim “Dişil Enerji” nin ortaya çıkardığı yeni potansiyelleri, ürünleri, buluşları; kararlılıkla, dirayetle sürdürebilen, onlar için gerektiğinde çözüm önerileri, yöntemleri oluşturan yönümüz  yine içimizde “Dişi Enerji”mizle dengeli olarak taşıdığımız “Eril Enerji”miz olabilir. Yani huzur, barış, başarı, selâmet, iyi olma hâli vs. adına ne dersek diyelim tüm bu hâller kendi içimizde taşıdığımız Dişil ve Eril Enerjilerimizin dengeli, ortaklaşa, işbirlikçi çalışmalarıyla ortaya çıkıyor olabilirler kim bilir?!!!…

Bu anlamda masallar, mitler ayrıca dini semboller çok yol gösterici oluyor bana. Hem tek tanrılı dinlerde (Celâl/Cemâl dengesi) hem de diğer inanç sistemlerinde pek çok ortak semboller (örnek: Yin Yang, Swastika) var. Hepsini okuyabildiğimizde bu semboller doğanın bu Dişil ve Eril Enerjilerin birbiri ile evliliğini, tevhidini, birbirinin içine geçerek birbirlerine denk eş oluşlarını, birbirini dengeli bir şekilde tamamlayışlarını anlatır bize. Doğanın en dengeli ve basit kuralı=Doğadaki herşey karşıtlıklar ilişkisi içinde ve bu karşıtlıklarla ilerler. Zıtların tevhidi/birlikteliği. Doğada eşini seçen “Dişil Enerji”dir. Bu anlamda türlerin soylarının kalitelerinin belirleyicisi de sağlıklı, adaptasyon gücü yüksek toplumların  belirleyicisi de “Dişil Enerji”dir (annelik de Dişil Enerji’nin bir ürünüdür). Yani dengeli, paylaşımcı birlikteliğin başlangıcı, seçicisi “Dişil Enerji”dir doğada. Biz insânoğlu doğadan uzaklaştıkça bu belirleyici gücümüz “Dişil Enerji”miz de ortadan kalkmaktadır maalesef. Sanal ortamların, sanal yol göstericilerin seçimlerimizi belirlediği nesillerinin çoğalmaya başladığı bir devirde yaşıyoruz ama hiçbir şey için geç değildir tıpkı yeni mesleki kariyer alanlarına cesaretle atılmak veya varolan yeteneklerimizi keşfetmek çabasına hangi yaşta olursak olalım başlamak gibi. Küllerinden, kemiklerinden yeniden hayat bulan bir “Dişil Enerji”nin kıvılcımı tüm sönmekte olanları tekrar hayata döndürebilir, uyandırabilir hepsini uyukladıkları mağaralarında, kendi iç derinliklerinde. Nefes aldığımız sürece hep “yine yeniden doğuş, oluş ve uyanışların içindeyizdir mutlaka; bunun farkında olalım yeter. Ama ölümden de korkmayarak çünkü her yeni doğuş için önce ölmek gerekir. Nefes alırkenki ölümlerimiz, kabuk veya deri değiştirmemiz gibidir. Veya Jungyen yaklaşımla “persona” = dışarıya göstermek istediğimiz yüzlerimiz, maskelerimize birer birer ölebilmektir, yerine içimizdeki kendimizi en samimi halleriyle doğurarak. ‘Mış’ gibi yaşamaya ölebilmektir burada kastedilen ölüm.

Öz cümle, farkında olunmaya başlandığında annelik böyle derin bir müessesedir. Erkekler de yine yeniden kendilerini yeni hâllerine, henüz tanışmadıkları yeteneklerine ve potansiyellerine doğurabilirler. İçlerinde tanışmamış dahi olsalar taşıdıkları  “Dişil Enerji”leriyle bunu başarabilirler. Ama doğumlar genelde sancılı olur. O sancıyı göze alabilen ve katlanabilen de yine içimizdeki “Dişil Enerji” dir. Sabır, merhamet, koruyuculuk, yardım etmek, paylaşmak, fedakârlık ve daha nice cemâl hâlleri hep onun meziyetlerindendir.

Bu konuda tavsiye edebileceğim kitaplar:     

  1.  Psikolojinin Üçüncü Boyutu: Nefs Psikolojisi ve Rüyaları Dili/Dr. Mustafa Merter (Celâl/Cemâl Dinamiği ve Alt bilinçdışı Yapılanması S. 577 – İç Aile S. 581)
  2. Kurtlarla Koşan Kadınlar/Clarissa P. Estés

Siteler:  storytellernazli/seibastorytelling

Sunum: Fest Travel /Faruk Pekin: “Paylaşılan Kutsal Semboller”/Depo İstanbul

Cevap ver

Email adresiniz yayınlanmayacak.