Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz
Yunus Emre
Merhaba,
Sitemin açılısında sizlerle tanışma amacıyla yazacağım bu yazıya başladığım gün, uzun zamandır gitmeyi çok istediğim Fırat Tanış beyefendinin muazzam sahne performansıyla gönüllere, “Cân” lara değen hem tiyatro hem türkü hem …… (anlatılamaz, ancak yaşanır) şenliği olan “Gelin Tanış Olalım” şölenine katıldım. Yaşam tecrübelerimle edindiğim kanaatime göre hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Bu nedenle bilgisayarıma “Tanışma yazım” başlığıyla kaydettiğim bu yazıma başladığım akşam, Yunus Emre dedemizin “Gelin tanış olalım” mânisinin ayrıca daha nice Anadolu dedelerimizin ve ezgilerinin rehberliğindeki yolculuğa şahitlik etmem de tesadüf değildi. Seyirci koltuğunda oturduğum yer de tesadüf olamazdı. Gözüm bir yandan sahneyi ve sahnedeki performansı izlerken diğer yandan da gökyüzünün rehberliğini izliyordu, her iki mânâ birbirine eşlik ediyordu… Ya gökyüzü sahneyi ya da sahne gökyüzünü takip ediyordu bilinmez… Müthiş olan her ikisinin birbiriyle olan senkronizasyonu, ahenkle dans edişi ve birbirlerini tamamlayışlarıydı. Fırat Tanış sahnede, dedelerimizin “amaç menzil mi, yol mu?” sorusuna verdiği cevabın “yol”, “yolda olmak”, “yolcu olmak” olduğunu söylediği anda gökyüzünde, tam sahne çatısının ortasından başlayıp biz seyircilerin üzerinden geçerek arkalarımıza doğru giden buluttan bir yol oluştu ve dolunay da mütevâzi bir şekilde sanki bir yolcu gibi bu yolun tam ortasındaydı. Sanki “Abdâl” dedelerimiz oradaydı… Daha sonra bir başka sahnede Fırat Tanış “Hakk ayân oldu!” dediği sırada buluttan yol ve gökyüzündeki irili ufaklı tüm bulutlar yok oldu… Sadece tüm muhteşemliğiyle pırıl pırıl, insânın içine huzur veren dolunay kaldı. Böyle birşey tesadüf olabilir mi?….
Neyse efendim tekrardan merhaba, ne güzel sizlerle tanış olmak…
Geçtiğimiz yıl grup terapisi dersimde varoluşcu terapinin bir grup çalışmasına gönüllü olarak katıldım. Grup süresince her gönüllü katılımcı “ölüm” hakkında kendi fikirlerini paylaşacak ayrıca “Şu an itibariyle öleceğiniz zamana tam tamına 24 saatiniz var, bu 24 saat içinde ne yapardınız ve mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?” sorusuna da kendi cevbını verecekti. Sıra bana geldiğinde önce ölümle ilgili kendi fikirlerimi paylaştım daha sonra da son 24 saatimde neler yapacağımı şu şekilde anlattım: “Sosyal medyadan tüm beni tanıyan dostlarıma duyuru yapıp hepsini bulunduğum yere çağırırım, tüm sevdiklerimle ve beni sevenlerle birlikte karşılıklı bir sohbet yaparım muhabbetle… Son nefesimi sevdiklerimin ve sevenlerimin yanında onlarla konuşarak, karşılıklı bilgi ve tecrübe paylaşarak, birbirimize değerek, birbirimizi duyumsayarak, tadarak derin bir birliktelik içindeyken vermek isterim. Göz göze, nefes nefese, gönül gönüle, birbirimizle paylaşm hâlindeyken dönüşerek; gelişerek farklı idrâk ve farkındalıklar kazanarak âhiret hayatıma geçiş yapmak isterim.” İşte bu site inşaallah son nefesime kadar sizlerle tanış olup birlikte paylaşacağımız, birlikte gelişip büyüyeceğimiz bir platform olsun inşaallah. Yaşamım bu işe ne kadar izin verecek bunu bilemem bu yüzden hiç erteleme yapmadan sanki hep “son 24 saatmiş” gibi dostlarımı davet edip bulunduğum alanda bundan böyle sizlerle birlikteyim. Hoş geldiniz!
Cevap ver